Misis Antik Kenti ve Yılankale


Misis Antik Kenti ve Yılankale

Homeros Truva Savaşı’nı anlattığı İlyada Destanı’nda Klikyalı Mapsos ve arkadaşı Helen Anflakos’dan bahseder. Klikyalı kahraman Mapsos savaşta Anadolu tarafında savaşmış ve esir edip arkadaş olduğu Anflakos’u da yanına alarak Çukurova’ya dönmüştür. Çukurova’ya (Kilikya) gelince de arkadaşıyla birlikte 3 şehir kurduğundan bahsedilir. Magarsos, Mallos ve Mapsoshestia… Magarsos ve Mallos’u başka bölüme bırakarak bu bölümde Mapsoshestia’dan yani “Mapsos’un Evi”nden size bahsetmek istiyoruz. Yani günümüz Misis’inden… Mapsos kelimesi zaman içinde değişerek Misis’e dönmüş olmalı ve Truva Savaşı ile eşlendiğine göre bu kentin tarihi 3000 yıl kadar geriye gitmeli…

1700 Yıllık Köprü

Misis antik kenti’nin 3000 yıllık tarihinin en önemli tanığı önünden akan Ceyhan Nehri üzerindeki antik köprüdür. Roma İmparatoru Jüstinyen döneminde inşa edildiği bilinen ve hâlâ trafiğe açık olan köprü yaklaşık 1700 yıllıktır. Deprem bölgesinde olan Misis; en son 1998 yılında gerçekleşen depremden büyük hasar görmüştür. Bu deprem sırasında hemen köprünün yanında bulunan kervansaray ve cami tamamen yıkılmıştır. Ancak köprü restore edilerek yeniden turizme kazandırılmıştır.

Lokman Hekim

Bu köprü ünlü Lokman Hekim Efsanesi’nin geçtiği mekân olarak da bilinir; Hani “Lokman Hekim diye doktorluk yapan bir zat varmış, bu çiçeklerin dilinden anlarmış” diye başlayan efsane var ya o…

“Lokman; bitkilerle haşır  neşir ola ola onların lisanını öğrenmiş. Çiçekler, kendileriyle konuşabilen Lokman Hekim’e ölümsüzlüğün çaresini anlatmışlar. O da bunları bir tomar kâğıda yazmış. Bir gün kâğıtlar elinde köprünün üstünden geçerken, karşısına aksakallı bir yaşlı kılığında Cebrail Melek çıkmış. Kâğıtları istemiş, Lokman hekim vermemiş. Bunun üzerine Cebrail Melek bir rüzgâr çıkarmış ve Lokman’ın elindeki kâğıtlar uçup Ceyhan Nehri’ne düşmüşler. Bu yüzden Ceyhan Nehri bereket taşıyan bir nehir olmuş. Kâğıtları kaybeden Lokman Hekim bir kez daha çiçeklere başvurduysa da, çiçeklerin suskunluk içinde olduklarını görmüş. Ve o zaman dünyada ölümsüzlük diye bir kavramın olmadığını anlamış.

Mozaikler Kenti

Misis’in diğer bir önemli tarihî kalıntısı ise mozaikleridir. Basit bir çalışmayla çıkarılan ve bir tapınak tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaiklere bakarak detaylı bir arkeolojik kazı sonrası çıkabilecek olan mozaikler hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Çıkarılmış mozaiklerde Hz. Nuh’un öyküsünün anlatıldığı yazılmasına rağmen, sadece çeşitli hayvan figürleri bulunmaktadır. Yüreğir Belediyesi’nin girişimiyle Pisa Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün Misis’i kazmaya başlaması Misis’in değerlerini bilen tüm Adanalıları umutlandırmıştır. Bu çalışmayla başta tiyatro binası olmak üzere çok sayıda antik eser gün yüzüne çıkacaktır.

Atatürk Evi ve Yılankale

 Misis’in diğer önemli değeri ise Misis Tren İstasyonu’dur. Tren istasyonunun önemi Atatürk’ün burada iki kez geceyi geçirerek konaklamasıdır. Atatürk’ün konakladığı binalara Atatürk Evi sıfatının yüklenmesi geleneğini hatırlarsanız. Misis Tren İstasyonu aynı zamanda bir Atatürk Evi’dir. Misis Tren İstasyonu’ndan sonra E-400 karayolunu takip ederek (yaklaşık 10 kilometre) Yılan Kale’ye varabilirsiniz.

Yılan Kale’nin yapılış tarihi tam olarak bilinmemesine rağmen, bir Ortaçağ kalesi olduğu konusunda görüş birliği bulunur ve Haçlılar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Yoldan 1 km. kadar içeride bulunan kalenin hemen yanında bulunan restoranda sabah kahvaltısı yapabilir veya öğle yemeğinizi yiyebilirsiniz. Restorandan sonra kaleye ulaşmak için sert bir patika yolda yaklaşık 250 metre yürümek zorundasınız. Bu parkur sadece uygun ayakkabı giymeyen veya ortopedik sıkıntısı olan kişiler için zor gelecektir. Ancak yukarı çıkmasanız bile restoranın bulunduğu yerden kaleyi seyretmek de güzel bir duygu bence. Kale ismini Şahmeran Efsanesi’nden almıştır. Şahmeran, yılanların şahı olan, yarısı insan yarısı yılan bir varlıkmış ve burada yaşadığı için kaleye Yılan Kale ismi verilmiş.

Şahmeran Efsanesi

Misisli adamın biri Yılankale civarında dolaşırken birdenbire etrafını yılanlar sarmış. Yılanlar tam onu öldürecekken bir ıslık sesi duyulmuş ve hepsi dağılmış. Islığın sahibi yılanların şeyhi olan, üstü insan altı yılan şeklindeki Şeyh Meran (Şahmeran)’mış. Adam ile Şahmeran dost olmuşlar. Şahmeran onu mekânı olan Yılankale’de misafir etmiş. Bu arada da bir sırrını vermiş. Meğer Şahmeran Misis Kralı’nın kızına âşıkmış ve haftada bir gün onu banyo yaptığı hamamın çatısından izlemeye Misis’e gidermiş. Bir müddet sonra adam kaleden ayrılmak isteyince, yılanların şahı kendisinin varlığını kimseye açıklamayacağı sözünü aldıktan sonra dışarı çıkmasına izin vermiş. Adam da Misis’e dönmüş. Bu sırada Misis Kralı’nın kızı amansız bir hastalığa tutulmuş. Doktorlar da prensesin ancak yarı insan yarı yılan olan bir varlığın gözünü yerse iyileşeceğini söylemişler. Kral tellallar çıkararak böyle bir canlının varlığını haber verene büyük ödül vaat etmiş. Adam ödüle kanıp Şahmeran’ın hamama geldiğini ihbar etmiş. Ve tabiî ki sonuç belli. Şahmeran yakalanıp öldürülmüş. Güzel prenses iyileşmiş mi bilinmiyor ama denilen o ki, yılanlar Şahmeran’ın öldüğünü bilmiyorlarmış. Eğer bilseler Misis’i yok ederlermiş. Belki bu efsane halk arasında Misis’in yılandan yok olacağı şeklindeki söylentinin de nedeni olabilir. Hatırlarsanız Adana’da bir söz vardır; “Adana; selden, Ceyhan; yelden, Misis; ise yılandan yok olacak”…

*Destinasyon Programı ve Fotoğraflar, S. Haluk Uygur’un “52 Hafta Adana ve Çevresi” kitabından alınmıştır.

 Şahmeran ve Lokman Hekim Çizimleri; Sefa Sofuoğlu 

REZERVASYON FORMU